Altın Kubbenin Esrarı
Bir Mimar Sinan Romanı
‘Melekler, onların yüzlerine, omuzlarına vurarak canlarını alıyor’ diyorum kendi kendime. ‘Ecel emelleri uğurluyor, dünya fani’ diyor garib emmi.
Bayramali, kendisini tutamayarak sarsıla sarsıla ağlıyor.
‘Kimimiz daha önce öldürülür, kimimiz daha sonra aldatılır, döndürülürüz’ diyorum kendi kendime.
Ahşap evin çitle çevrili bahçesinde kalabalık oynaşıyor. Çocukalr geziniyor, kadınların bağırtıları, ağıtları… Bahçe kapısının yanındaki helanın çamur sıvalı duvarına yaslanan adama bakıyorum, içindeki son parıltının da söndüğünü görüyorum.
‘Ölümden öte köy yoktur aslanım’ diye fısıldıyor garib emmi, yanında duran Koreli’’ye.
Sadık Yalsızuçanlar, ilk romanı Yakaza’da kendi içine yolculuk yapan bir adamın hesaplaşmasını sancılar içinde anlatıyor.