Fuzûli
Abdülbâki Gölpınarlı Kitaplığı
İnsan Şeriatı'yi anlamak için, onun yaşadığı zaman ve mekanın tabiatı ve adetleri anlaşılmalıdır. Onun içinde yaşadığı toplumda mertlik, haysiyet ve fedakarlık faziletti. Haysiyet uğrunda yapılan fedakarlık ise acı getirir. Acı ve özleyişin verdiği zevk hayatın motoru haline gelir. Bu toplumda değerli insanlar bir acısı olan, onunla yaşayan ve hiçbir zaman bunu açığa vurmayanlardır. İnsanı insan yapan, içte ve dıştaki yara izleridir. Zevk ve eğlence düşkünü kaygısızlar, olgunlaşması gereken çocuklardır. Bu gelenekte romantik gençlerin aşık olma gayesi aşklarını tamamına erdirmek değil, özlem ve acıyı bağrına basmaktır. Platonik aşk Doğu'da böyle anlaşılmaktadır. Acıdan gelen yaratıcılık ve orijinallik, Şeriati gibi gençlerin ürettiği şiirlere, nesirlere ve eskizlere dökülür. Şeriati’nin romantik, siyasi ya da intihara dair olsun, şiiri bir acının hikayesini anlatıyordu. Duygusal aşk hikayelerinin ve hayalinde söylediği mutasavvıfların vecitli sözlerinin hepsi de özlemi ve vuslatın olmadığı metafizik aşkın kalbi yakan hissini anlatıyordu. Uygulayıcı, aydın ya da vaiz olsun, her türden devrimcilerin hepsi ütopya aşığıdır ve hepsi de metafizik bir düzeyde dünyevi bir aşığın belirtilerini gösterir. Şeriatı’nın daima, bir dava uğrunda ölmeyi arzu eden Marksist devrimcilerin bile, ideal bir davaya ait en değerli varlıklarını feda etmeye hazır olan metafizik idealistler olduğunu düşünmesinin sebebi de budur.